TRT TÜRKGİLİZCE ÖĞRETİYOR

Uzgöreç, televizyon karşılığı olarak bulunan ve kullanılmaya başlanan bir sözcük. Dilimizde özleştirme çabalarının, Türkçe düşünme amacına tam olarak uygun da. Yapı, kuruluş ve anlam bakımlarından hiç bir yanlışlığı ve aykırılığı yok. Fransızca tele-; uz-; vision; görme, görüş sözcükleri ve alet adı yapan -eç ekinden oluşturulmuş Türkçe kökenli bir sözcük.

Ne var ki, adını Türkçeleştirdiğimiz TRT uzgöreci dilimizi bile yabancılaştırıyor, dizi filmlerin seslendirilişindeki ve çevrilişindeki bilinçsizlik dolayısıyla, içerik açısından olduğu denli, dil açısından da kültür emperyalizmine alet oluyor. İşin acı yanı, dilimizin Osmanlıca döneminde bilme, Arap ve Fars etkilerine fiillerini ve sözdizimini kaptırmayarak, etkinin yalnızca sözcükler ve gramer biçimleri düzeyinde kalmasını sağlayan direncine, bilinçli bir özleştirme çabasıyla da eski benliğini kazanmasına karşın, bugün dizi film çevirmenleri eliyle İngilizce sözdizimi ve konuşma edasının günlük konuşma dilimize sokulmasından, adının başında Türkiye sözcüğü bulunan kurumun öncülük etmesidir. Dil konusundaki çalışmaların yalnızca dil bilginlerince yapılması gerektiği yolunda ahkâm kesip, fetva veren dil profesörleri, bunu görmeden gelip, “sorun” sözcüğünün doğru mu, yanlış mı olduğunu tartışadursun, “yaşayan dilimiz” türkgilizceleşiyor.

Aşağıdaki açıklamaları, TRT’de dizi filmleir Türkçeye aktara(maya)n adını bilmediğimiz çevirmenlerin dikkatine sunuyorum:

  1. Dizi filmlerde iki kişi birbirine tanıştırılıyor. Kullanılan nezaket sözcükleri; birinci kişi:

– Nasılsınız?

İkinci kişi yanıt veriyor:

– Nasılsınız?

Anlaşılıyor ki, çevirmen, İngilizcede yalnızca tanıştırmalarda kullanılan “how do you do” cümlesini böyle çevirmiş. Ancak, Türkçe düşünmeden yapmış çeviriyi. “How do you do”, İngilizcede hiç bir anlamı olmayan ve yalnızca tanıştırılan kimselerin nezaket cümlesi olarak kullanılır. Tanışan da, tanıştırılan da aynı sözcükleri söyler. Ancak, Türkçede bu iki kişinin değişik şeyler söylemesi gerekir. Türkçe düşünürsek, bu sözcüklerin çevirilerinin:

– Merhaba!

– Merhaba!

Ya da:

– Nasılsınız?

– İyiyim, ya siz?

biçiminde olması gerekir.

  1. Bir dizi filmde, kahraman, eroin kaçakçısı çetenin kökenine inmek için Marsilya’ya gider. Sevgilisi bu haberi alınca şaşırır:

– Marsilya?

İngilizcede, konuşma dilinde tek sözcükle soru sorarken kullanılan bir soru eki yoktur. Soru sorulduğu, konuşmada vurgulama, yazıda soru imiyle belirtiri. Bu soruyu Türkçe düşünürsek:

– Marsilya mı?

Ya da:

– Marsilya’ya mı?

biçiminde sormak gerekir.

  1. Uzgöreçte gösterilen bir sinema filminde, kahramna, uçakla New York’a gider Bunu haber veren kişinin konuşması:

– O, bu gün New York’a uçtu!

Anlaşılıyor ki, çevirmen, aynı zamanda “uçakla gitmek” anlamını içeren “to fly” fiilini uçmak fiiliyle karşılamış. Peki, kahraman New York’a gemi ile gitseydi, “New York’a yüzdü” mü diyecektik? Bu kullanım da dilimizde “banyo alma, içki almak” gibi yaygınlaşıyor.

  1. TRT haberlerinde yanlış kullanımlardan biri de, “öldü” yerine “hayatını kaybetti” sözcükleridir. Bu da giderek konuşma dilinde yaygınlaşma eğilimi gösteriyor. Haberlerde “üç kişi öldü, yedi kişi yaralandı, bunlardan ikisi hastaneye kaldırılırken, yolda hayatını kaybetti” biçiminde cümlmelere rastlamak olası. Anlaşılan, bu kullanımda da İngilizce cümle yapısının etkisi var. “Öldü” sözcüğünü yinelememek için, haberi yazan, dili bozmak pahasına İngilizce kullanımını yeğliyor.
  2. Yine dizi filmlerin birçounda, kahramanların birbirinde ayrılış sahnelerinde, ayrılan kişi:

– Hoşça kal! dediği zaman, orada kalan kişi yanıt verir:

– Hoşça kal!

Bu konuşmayı Türkçe düşünürsek, konuşmanın:

– Hoşça kal!

– Güle güle!

Ya da:

– Allahaısmarladık!

– Güle güle!

olması gerek. Anlaşılan, TRT çevirmenleri İngilizcede kullanılan “good bye” sözcüğünün hem “hoşça kal” hem de “güle güle” anlamlarnıda kullanıldığına bakarak, Türkçe çeviride “hoşça kal”ı, aynı zamanda “güle güle” anlamına kullanıyorlar.

  1. yine bir çok dizide ve filmde şöyle bir konuşma geçer. Örneğin birinci kişi sorar:

– Bu akşam geliyor musun?

Öteki yanıtlar:

– Hayır, neden?

İlk soruyu soranın açıklamasından anlarız ki, ikinci konuşmada geçen “neden?” sorusunun Türkçe düşünüldüğünde “neden soruyorsun?” biçiminde söylenmesi gerekiyor. Ancak, çevirmen İngilizcede:

– No, why?

biçimindeki soruyu, yine İngilizce düşünerek, yalnızca sözcük çevirisini yapmakla yetiniyor.

  1. Dizilerde yanlış olarak çok kullanılan sözcüklerden biri de, “Neden olmasın?”dır. Örneğin:

a – Vay canına, demek rekor kırmış ha?

sorusunun yanıtı da:

a1 – Neden olmasın!?

b – Avukat, davayı kazandı mı?

sorusunun yanıtı da:

b1 – Neden olmasın!?

oluyor, TRT çevirmenlerinin kaleminde. Yine anlaşılıyor ki, çevirmen özgün metinde nerede bir “why not?” görürse, orayı ingilizce düşünerek, “neden olmasın?” diye çeviriyor. Oysa, Türkçe düşünürsek:

a sorusunun yanıtının:

– Neden kırmasın!

b sorusunun yanıtının da:

– Neden kazanmasın!

olması gerekir.

  1. “Ups”, İngilizcede bir şeyi elden düşüreyazmak, vb. durumlarda kullanılan bir ünlemdir. Oysa, bir filmde böyle bir durumda, gazeteci kadını seslendiren, “ups”a benzeterek, “ups”la “hop” arası bir ses çıkararak, “ops” diyor. Yine bilgisizce bir çeviri yanlışı bu. O durumda Türkçe olarak “hop!” diye çevirmek gerekirdi “ups”u.
  2. Ve bu örnekler çoğaltılabilir.

Bu ve benzeri yanlışlar, bir az özen, bir az anadil bilinci ile çabucak düzeltilebilir. Çünkü, bu tür kullanımlar, uzgöreç aracılığı ile, özellikle geleceğimizin olduğu gibi, dilimizin de güvencesi olan yarının büyüğü çocuklarımızın diline kolayca yerleşiveriyor. Bu, dilimiz için büyük bir tehlikedir. Uzgöreç denetleme kurulu, Ruhi Su’nun, Zülfü Livaneli’nin türkülerinde suç unsuru aracaklarına, dizi filmlerdeki çeviri dilini incelemeli, önlem almalıdır. Bunu yapmazlarsa, belki yasa karşısında değil, ama dil tarihi karşısında sorumludurlar.

(Edebiyat Cephesi, sayı 28, 16-30, Nisan 1980).

One comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir