QUE VIVA MEXICO! (Yaşasın Meksika!)

Çeviren. Kemal Bek

Rus sinema yönetmeni, yapımcısı ve kuramcısı Sergey Mihayloviç Ayzenştayn’ın (1898-1948) şiirsel nitelikteki senaryosu.

Ayzenştayn, dünyada ve bizde tanınan adıyla S. M. Eisenstein 1898’de, Çarlık Rusya’sının bir kenti olan Riga’da (günümüzde Letonya’nın başkentidir) doğdu. Sovyet Devrimi sırasında, on dokuz yaşında bir mühendislik öğrencisiydi. Moskova’da Kızıl Ordu Tiyatrosuna katıldı; orada, bütün sinema yaşamı boyunca işbirliği yapacağı G. V. Aleksandr ve görüntü yönetmeni İsveçli Eduard Tisse’yle tanıştı. Günümüzde de değerlerini koruyan bir çok film yaptıktan sonra, 1929’da bu arkadaşlarıyla birlikte Sovyet hükümetinden izin alarak İngiltere’ye, 1930’da ABD’ye gitti.

İngiltere’de tanıştığı ünlü yazar Upton Sinclair’in parasal desteğiyle Meksika’ya geçerek, Meksika’nın tarih içinden gelen ruhunu yansıtmayı amaçlayan Que Viva Mexico filmini çekmeye başladı. Elinde senaryodan çok, yalnızca Meksikalıların çizgili (ya da çubuklu) omuz battaniyelerinden esinlenip altı bölüme ayırdığı “şiirsel bir anlatı” niteliğindeki özet metin vardı:

«Öndeyiş. Temel olarak, şimdiyle geçmiş arasındaki bağlantıyı kurmak üzere tasarlanmış görünür ve böylece bütün filmin anahtarını ortaya koyar. Bölüm, “Eski Maya”ların büyük ırkının atalarının özyapısını, görünüşünü hâlâ koruyan yerlilerin oturduğu, yüce piramitler ve örenler ülkesi Yucatan’da başlar.

Birinci Çizgi. Düşsel güzelliklerin ülkesi tropikal Tehuantepec’de geçen bu öykü, Conception’un evlenme yaşına gelişini, onun Abundino ile evlenişini ve anne oluşunu anlatır: Yabancı kültürlerle kirlenmemiş Meksika yerlisinin öyküsü.

İkinci Çizgi. Maguey. Birincisinin tersine, bu öyküyü belirleyen saldırganlık, erkeklik, kibir ve haşinliktir. Dikenli maguey kaktüslerinin bulunduğu çöllük topraklarda geçer. 1910’dan önce Diaz’ın diktatörlüğü sırasında, İspanyol sömürgelerinde uygulanan ölesiye çalıştırma yönteminin kurbanları Sebastian ve Maria’nın evlenmelerini anlatır.

Üçüncü Çizgi. Fiesta (Bayram). Bu da 1910 öncesi dönemi, bu kez İspanyol atmosferi içinde, İspanyol sömürge yaşamının çekiciliği ve aşk öyküsündeki yeni bir karşıtlığı anlatır. Pikador Baronita, bir başkasının karısıyla gizli gizli buluşur ve kendisini öldürmeye kararlı kıskanç kocanın elinden daradar kaçar.

Dördüncü çizgi. Soldaderalar. Bu bölüm, 1910 Meksika devriminin karışıklıklarını içerir. Asker olan erklerin hizmetini görmek için orduyu izleyen Soldadera’ları anlatır. Bunlardan biri olan Panca, bir çocuk dğurur, koruyucusunu yitirdiği için bir başkasını bulur. Bölüm, devrimin utkusuyla ve “yeni bir yaşama doğru” yönelen Meksika’yla biter.

Sondeyiş. Meksika’nın bu gününü (1930’lar), önderlerini, mühendislerini, havacılarını, teknisyenlerini gösterir. Ama dikkatle bakan bir kimse, bunların arasında öteki dört öyküde gördüğümüz ve geçmişi eski Mayalara değin giden aynı yüzleri seçebilir. Ansızın “ölüm dans ederek yaklaşır” ve köylüler ölümle eğlenirken kendimizi Calavera (Ölüm Günü) karnaval alayının ortasında buluruz. Sonunda neşeli, küçük bir yerli, ölüm maskesini çıkarır ve gülümser, herkes gülümser; o, gelişen Meksika’yı kişileştirmektedir.» (Ernst Lindgren’in kitaba yazdığı “giriş”ten).

Sinclair, anlaşma koşullarına uymadığı (Amerikalıların alışık olduğu ayrıntılı çekim senaryosunun olmaması, yakl. 3.000 m. filim çekmesi gerekirken yakl. 50.000 m. çekmesi, öngörülenden çok paranın harcanması ve benzeri) gerekçesiyle filmin çekilen parçalarını Eisenstein’in elinden aldı ve filmin “Maguey” adlı birinci bölümünü kurgulatarak Thunder Over Mexico (Meksika Üzerine Gökgürültüsü) adıyla piyasaya sürdü. Eisenstein, aydınların açtığı kampanyalarla negatifleri almak istediyse de başaramadı. Sonuç Eisenstein’in için büyük bir düşlemkırıklığıydı; sanatçı 1933’te Sovyetler Birliği’ne döndü. Tasarladığı yapıttan geriye, çekilen filim parçalarıyla, şiirimsi senaryosu kaldı.

Yaşasın Meksika! kitabı ilk kez Kemal Bek tarafından Türkçe’ye çevrildi; ilk basımı 1998’de Özne,  daha sonraki basımları Donkişot yayınevleri tarafından yapıldı. Çeviride, İngilizce’sini yayıma hazırlayan sinema yazarı Ernst Lindgren’in, kitabın serüvenini anlatan uzun bir “Önsöz”ü de bulunmaktadır.