ANSİKLOPEDİK YABANCI KALIPSÖZLER SÖZLÜĞÜ

KİTABIN “ÖNSÖZ”ÜNDEN

(Özgür yayınevi, İstanbul, 2011)

Bu kitapta, her gün karşılaştığımız, kimini bildiğimiz, kimini yanlış bildiğimiz, kimini bildiğimizi sandığımız, kimini bilmediğimiz ve bir arada bulamadığımız için de araştırma sıkıntısına girmediğimiz yabancı sözcükler, sözler, söz kümeleri ve cümleler yer alıyor.

Bu tür sözcüklere bir romanda, bir çeviride, bir gazete haberinde, bir incelemede rastlarız:  Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir kahramanı, kızdığı zaman “Lâ havle” çeker; Olimpiyat oyunlarının yapılacağı yıl, her yerde “citius, altius, fortius” sözcükleriyle karşılaşırız; klasik müzik yayımlayan bir radyoda, konuşman çalacağı yapıtın bölümlerini sayarken “allegro kon moto” diye bir bölümden söz eder ya da “a-kapella” bir parça dinleyeceğimizi duyurur; Türk dilini özenle kullanan yazarlardan birinin yazısında, birden karşımıza, “… bunun için de Türkiye ve Rusya arasındaki modus oprandi bozularak…” biçiminde bir cümle çıkar. Biz değilsek bile, kesinlikle bir yakınımız MR çekim cihazına girmiştir. Ünlü kuramsal fizikçi Stephen Hawking’in çekmekte olduğu ALS hastalığına üzülürüz. Bunlar anadilimizde olmayan, hemen hiç bir sözlükte bir arada bulamayacağımız, sonradan öğrendiğimiz ya da öğrenmemiz gereken “kalıpsözler”dir; bir ya da bir kaç sözcükten oluşan bu sözleri bilmeden, okuduğumuz metinleri tam olarak anlayamayız, yorumlayamayız.

Kalıpsözler

“Kalıpsöz” derken, ne demek istiyorum?

Bence anlamı en iyi kavranan sözcükler, ana dilimizin söz dağarcığındaki sözcüklerdir; çünkü bunların temel sözcük kökleri ve bu köklere ekler getirilerek türetilmiş türevler olması dolayısıyla zihnimizde birer anlam imgeleri vardır. Örneğin “at” sözcüğünü ve “-lı” ekini anamızdan işittiğimiz için ayrı ayrı biliyoruzdur. Bundan dolayı, “atlı” sözcüğünü ilk kez duyuyor olsak bile, bunun anlamının “atı olan”  ya da “ata binen” olduğunu, bu iki öğeyi zihnimizde birleştirerek anlarız; çünkü zihnimizde tanıdığımız bir anlam imgesi belirir.

Ancak anadilimizin birer “parçası” olarak anamızdan duyup öğrenmiş olsak bile, yabancı sözcüklerin hiç birinin anadilimizin kök sözcükleriyle ilişkisi olmadığından, bunları “önceden bilme”miz değil, “sonradan öğrenme”miz söz konusudur. Öğrenmek için de ya birinin açıklamasına ya da bu tür sözcükleri bir araya getiren bir sözlüğe bakmaya gereksinim duyarız. Söz gelimi, “reel” sözcüğü ana dilimizde olmadığından, biri bize “reel”in “gerçek” anlamına geldiğini öğretmemişse, bunu ve bun-dan türeyen “realizm”, “realite”, “realizas-yon” gibi sözcükleri bilmemize olanak yoktur.

İşte ben bu tür sözcüklere “anadilimizde bulunmadığı için, sonradan kalıp olarak ezberleyip öğrendiğimiz yabancı sözler ve sözcükler”, kısaca “yabancı kalıpsözler” diyorum (…).  

«Persona Non Grata mı, O da Ne Demek?» Ansiklopedik Yabancı Kalıpsözler Sözlüğü adını verdiğim bu kitapta gündelik dilde, basın dilinde, yazın dilinde, sanat dilinde, bilim dilinde ve benzeri alanlarda kullanılan kalıpsözler elden geldiğince geniş olarak derlenmiş; günlük dilde kullandığımız, telif ve çeviri metinlerde sıkça rastladığımız bilgisayar terimleri, elektronik terimleri, fotoğrafçılık terimleri, denizcilik terimleri, spor terimleri, çiçek adları, ay adları, gün adları, kumaş adları, giysi adları, yabancı kökenli ölçüler gibi bir çok alandaki sözcüklere de yer verilmiştir; ama bu durum, okurun rastladığı her kalıpsözü bu kitapta bulabileceği anlamına gelmez; ancak okur, genel sözlüklere henüz girmemiş, girmesine de gerek olmayan, ama özellikle gazete ve dergilerde sık sık kullanılan kalıpsözlerin büyük çoğunluğunu da bu sözlükte bulacaktır.

Bu tür sözcüklerin, argo sözcükler gibi, yeni bir buluş, güncel olaylar gibi nedenlerle her gün onlarcası kullanıma girer; onlarcası da zamanla kullanımdan düşer. Bu nedenle, böyle bir sözlüğün hazırlanması, kaygan zeminde yürümeye benzer. Türkçe’de bu tür sözcüklerin ne sıklıkla kullanıldığı konusunda bir çalışma da olmadığından, sözlüğün “eksiksiz” ya da “fazlalıklardan arınmış” olduğu söylenemez. Kimi sözcüklerle bir çok kez, kimileriyle bir kez karşılaşmış; kimileriyle de hiç karşılaşmamış olabiliriz. (…)

Dolayısıyla bunların dilimizin sözcükleri sayılması; sözlüklere, üstelik özgün dildeki biçimleriyle alınması büyük bir yanlış olur. Aranırsa, Latince kimi atasözleri ve deyimler de içinde olmak üzere, bunların pek çoğunun Türkçe’de zâten karşılığı vardır; yoksa da türetilebilir. Bundan dolayı, kullanılması zorunlu olanlar dışında, kitaptaki yabancı sözcüklerin günlük dilde de yazın ve bilim metinlerinde de kullanılmaları salık verilemez. (…)

Sözcüklerin seçimi

Daha çok çeviri hukuk ve felsefe metinlerinde kullanılan Latince sözler, çeşitli yaygınağ sitelerinin “Latince sözler dizini” bölümlerinden derlenmiştir; günlük dilde ve yazı dilinde pek azı kullanılan bu sözcüklerden yalnızca anlamları ilginç bulunanlar, Türkçe’deki atasözleri ve deyimlerle benzerlik gösterenler alınmıştır. (…)

Özellikle “İngilizce eğitimin” yaygınlaştığı, 1990’lı yıllardan sonra pek çoğu özgün dildeki yazımıyla kullanılmaya başlanan İngilizce sözcükler, daha çok günlük basında yer almaktadır; bunlardan İngiltere ve Amerika’da da yeni türetilen bilim, felsefe, magazin ve benzeri alanlarda kullanılan sözcükler, çok fazladır. Bu tür sözcükler de İngilizce bilmeyen okurlar düşünülerek ve dilimizde kalıcı olmamaları dilenerek alınmıştır.

Sözcüklerin düzeni

Kitabımızda madde başları abece sırasıyla dizilmiştir; bu söz ve sözcüklerin yalnızca Türkçe’deki anlamları verilmekle yetinilmemiş, çoğuna ayraç içinde bir kaç cümleyle ansiklopedik bilgi de eklemiştir.

Madde başları alındıkları dillerdeki yazımlarıyla siyah yazılmış; konuşma dilimizde kullanılanlar, kullanıldıkları yazımla beyaz olarak verilmiş ve özgün yazımlarına gönderme bk.kısaltmasıyla yapılmıştır. Özgün yazımıyla verilen sözcükler kullanılmak zorunda kalınırsa, yazımları değil, sesletimleri esas olarak alınmalıdır.

 

Bir sözcük aranırken önce Türkçe’de söylenişine bakılmalı, sonra gönderme yardımıyla sözcüğün özgün yazılışına gidilmelidir. Örneğin, “kuruş” sözcüğü için önce “kuruş” açılır, sonra “groschen”e gidilip sözcüğün kökenine, anlamına ya da anlamlarına bakılır.

ÖRNEK SAYFA:

«illusion (fr.) bk. illusionisme.

illusionisme (fr.) İllüzyonizm:

  1. Yanılsatmacılık; “öyle sandırma”cılık;
  2. Resim sanatında, yapıtta yer alan figürlerin seyredene gerçek dünyadaki nesnelerin kendisi olduğunu kabul ettirme yetisi olan “illüzyon tekniği”ni aşırı kullanma yöntemi (Özellikle Rönesans ve sonrasındaki duvar resimlerinde kullanılan bu teknik, “mimârî mekân” yanılsaması elde etmeye yarar; böylece resmin içeriğinin, duvarın ya da tavanın, dolayısıyla mekânın doğal bir parçası olduğu yanılsaması yaratılır. İllüzyonismin başlıca araçları perspektif, ışık-gölge oyunları ve modledir [üç boyutlu nesneleri iki boyutta resmetmek için girinti-çıkıntılarını, kumaş buruşukluklarını, küresel yüzeyleri çizim ve renk tonları yardımıyla üç boyutlu gösterme yanılsatması]);
  3. Gözbağcılık; düzenlenmiş “sihirbazlıkları” el becerisiyle ve yanılsatma yöntemiyle seyirciye sunarak yapılan sahne gösterisi (Bu gösteriyi yapan kimseye, “illüzyonist” denir. Tanınmış Türk illüzyonisler arasında Zâti Sungur ve Sermet Erkin de vardır).

illustration (fr.) İllüstrasyon:

  1. Resimleme.
  2. Basılı bir yayında, metni açıklayıcı ve aydınlatıcı nitelikte yapılmış resim ya da grafik çalışma (Grafik sanatların bir dalı olan illüstrasyon, genellikle çizimdir; ama resim, karikatür, fotoğraf, grafik ve benzeri biçimlerdeki açıklayıcı öğeler de illüstrasyon sayılır. İllüstrasyonun esine değil metne bağlı olduğunu, metin olmadan bir anlam taşımayacağını, bu nedenle sanat sayılamayacağını ileri sürerek bu uğraş dalını küçümseyen eleştirmenler vardır).

illüstrasyon bk. illustration.

illüzyon bk. illusionisme.

illüzyonizm bk. illusionisme.

ilme’l-yakīn (a.) Kesin edinilmiş bilgi.

imago Dei (l.)

  1. Tanrısal imge;
  2. Bütün insanlarda aynı (değişmez) olan (imge).

IMF (International Monetary Fund [Uluslar arası Para Fonu] sözcüklerinin ilk harflerinden)   bk. International Monetary Fund.

imperium (l.) Mutlak güç.»