NEDEN DÜZELTME İMİ ?

NEDEN “^” İMİ?

Türkçe’de uzun sesli yoktur. Kimi yazarlar örneğin “ağabey” sözcüğünün, ğ’nin düşmesiyle “uzun a”nın yâni “â”nın (ağabey > âbi) ortaya çıktığını, bu nedenle de artık bu kuralın değişmeye başladığını öne sürseler de bu değişikliğin “yazı dili”ne geçirilmesinin hiç bir dilbilimsel nedeni yoktur. (Ama artık, “ağabey” diyen de kalmadığına göre, yazı diline geçirmek istiyorsak, “abi” değil, doğru sesletmek için “âbi” biçiminde yazmamız gerekir.)

Öyle olsaydı, kimilerinin “gelcem” demesine bakarak “gelecek zaman eki”nin “-ce- / -ca-, -çe, – ça”; yine kimilerinin “geliyo”, “yapıyom” demelerine bakarak, şimdiki zaman ekinin “-yo- olduğunu söylemememiz gerekirdi; oysa “gelcem” ya da “geliyom” kiplerinin, “geleceğim” ve “yapıyorum” kiplerinin konuşma dilinde ve ağızlarda “biçimsizleşmiş” (deforme olmuş) biçimleri olduğu söylenebilir. “Âbi” de, “ağabey”in biçimsizleşmiş biçimidir.

Sorun

Türkçe’de uzun sesli, yalnızca “sâkin” gibi Arapça ve “semâ” gibi Farsça kökenli Osmanlıca sözcüklerde bulunmaktadır. Bu tür sözcüklerin bir bölümü dil devriminden sonra unutulmuş, yerlerini Türkçe eşanlamlıları ya da Türkçe kök ve eklerden türetilen yeni sözcükler almıştır; ama bir kısmı da hem cins adı hem özel ad olarak kullanılmaktadır. Bu sözcüklerdeki uzun seslilerin yazımı sorunludur ve bir birlik sağlanamamıştır.

Bu konuda iki görüş vardır:

  1. Türkçe’de, sözcüklerdeki uzun sesliler, okurken doğru sesletilmeleri için, yazıda ^ imi ile gösterilmelidir;
  2. Türkçe yazımı imlere boğmaya gerek yoktur; uzun sesliler, imsiz yazılmalıdır; sözcüğün nasıl sesletileceği sözün gelişinden anlaşılır.

Örnekler

Şimdi aşağıdaki örnekleri inceleyelim:

Yazılarında hiç bir zaman ^ imi kullanmayan ekonomi yazarı Ege Cansen, «“Bir vakıf için iki vâkıf gerekir” özdeyişini İshak Alaton ustadan duymuştum,» cümlesindeki “vakıf” (vakf) ile “vâkıf” (vakfeden) sözcüklerini birbirinden ayırmak için bu imi kullanmak zorunda kalmıştır. (Hürriyet, 18 Eylül 2004)

Yazılarında kimi sözcüklerde ^ imini kullanan tarihçi Murat Bardakçı, bir yazısında, «Allah lillah aşkına şu “zina” sözcüğünü doğru telâffuz edin. Kelimenin “i”si kısa, “a”sı uzundur; yani “zînâ” değil, “zinâ” denir,» (Hürriyet, 18 Eylül 2004) diyerek, uzun seslileri belirtmek, bir başka deyişle sözcüğü doğru okutmak için bu imi kullanmak zorunda kalmıştır.

^ iminin kullanılmamasından doğan sakıncaya bir örnek: Şu haberin başlığından ne anlaşılıyor: «Kazanın altında TCDD kaldı” (Cumhuriyet, 15 Ekim 2004). TCDD, neyin altında kalmıştır; “kazan”ın mı, “kazâ”nın mı? Ben bu başlığı okurken ilk sözcüğün ilk “a”sını uzun mu okuyacağım, kısa mı?

Bir örnek de kaynağını anımsamadığım bir haberden: «Yaralı askeri askeri hastaneye kaldırdılar.» İlk bakışta “yaralı askeri hastaneye kaldırdıkları”, ama başlıkta “askeri” sözcüğünün yanlışlıkla iki kez yazıldığı sanılıyor; oysa haberden, “askeri”, “askerî hastane”ye (askerlerin bakıldığı hastane) kaldırdıkları anlaşılıyor.

Çözüm

Bu tür “yazım kazâları”na yol açmamak için ne yapmalıyız:

  1. Bu tür sözcüklerin büyük bir bölümünün Türkçesi olduğuna göre, Arapça ya da Farsça’sını kullanmaktan kaçınmalıyız; örneğin “sakin” ya da “sâkin” yerine “dingin” yazmalıyız.
  2. Kaçınamıyorsak, uzun seslileri belirten ^ imini kullanmaktan kaçınmamalıyız; örneğin “sakin” yerine “sâkin” yazmalıyız.

Benim de bu yazıda “im” sözcüğünü kullanmayı yeğlemeseydim, aynı anlama gelen Arapça sözcüğü “işaret” değil “işâret” olarak yazmam gerektiği gibi…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir